Kaygı Bozuklukları
Psikoloğa insanların en sık başvurdukları kaygı bozuklukları panik bozukluk, fobiler (özellikle kedi- köpek), Obsesif kompülsif Bozukluk (OKB), ve sınav kaygısıdır. Tüm bu bozukluklarda hissedilen duygu şiddetli ve kendi kendine yatışması zor olan bir kaygı duygusudur. Genellikle kişilerin başvuru sebebi, şu veya bu şekilde kaygının yol açtığı yaşamsal zorluklar ve kısıtlamalardır. Fakat her kaygı bozukluğunuun oluşum sebebi, ortaya çıkış alanı ve sıklığı farklılık gösterir. Örneğin fobiler sadece belirli bir durum karşısında kaygı hissetmeyi içeriyorken, panik bozukluk belirli bir ana, duruma, kişiye bağlı olmaksızın hissedilebilen bir bozukluktur.
Yapılan görüşmede kişinin ne durumlarda/ ne sıklıkla/ ne şiddette kaygı yaşadıkları ve kaygının kendini ne şekilde ortaya koyduğu detaylıca değerlendirilir. Bu değerlendirme sırasında (kaygının şiddeti; danışanın günlük işlevselliğini ne kadar etkilediği veya ek bir duygudurum bozukluğu olup olmadığı gibi etkenlere bağlı olarak) gerekli görülürse danışan bir psikiyatriste yönlendirilebilir.
İlerleyen görüşmeler boyunca, sıkıntılı yaşam olayları, kendini ve hayatı değerlendirme şekli, kişilik örüntüleri, aile dinamikleri gibi mevcut kaygı bozukluğuna yol açmış olabilecek etkenler fark edilmeye ve bunların üzerinde çalışılmaya başlanır. Her görüşmede iç dünyası hakkında daha fazla içgörü sahibi olan danışan kaygıya yol açabilecek bazı algılarını, düşüncelerini, alışkanlıklarını fark etmeye başlar. Üzerlerinde konuşuldukça bunlar daha işlevsel olanlarıyla yavaş yavaş yer değiştirmeye başlar.
Kaygı bozukluğuyla psikoloğa başvuran kişiler, sürecin ne kadar süreceğini merak ederek ve en kısa zamanda çözülmesini umarak geliyorlar. Problemler bir günde oluşmadıkları gibi, çözümleri de bir iki kere üzerinde konuşmalarıyla olmuyor. Görüşmelerin başında bu konuda açık ve net bilgiler veriyorum. İnsanların kendilerini fark etmeleri, iç seslerini dinlemeyi ve dönüştürmeyi öğrenmeleri zaman ve çaba isteyen bir süreçtir. Ancak bu sürecin sonunda, kendiyle barışık, hayatının kontrolünü elinde tutan, dış dünyanın getireceği zorluklarla baş edebileceğine inanan, kendine saygı duyan ve kendilerinden iyi şeyler bekleyen bireyler olarak hayatlarına devam etmeleri genel amaçtır. Bu tarz kalıcı bir değişimin gerçekleşmesi, hayatının kalanı boyunca sağlıklı ilişkiler kurmasına ve hayatın içine rahatlıkla katılmasına yarayacağından, bu sürecin ne kadar süreceğine değil, nasıl faydalı olacağına odaklanmaları daha yararlı olacaktır.
Uzman Psikolog
Başak Dalda Kileci