Psikolojik Problemlerde İlaç Kullanımı
Her insan biyolojik, psikolojik ve sosyal açılardan ele alınması gereken “biyo-psiko-sosyal” bir varlıktır. Yani fiziksel olarak bedeninde (organ, kas ve iskelet sisteminde) bir hastalık bulunmaması; psikolojik olarak duygu ve düşünce dünyasında sıkıntılar yaşamaması ve de sosyal olarak aile, arkadaş ve iş ilişkilerinde tutarlı olup bunları devam ettirebilmesi bir insanın sağlıklı bir hayat sürdüğüne işarettir. Bu alanlardan birinde ya da birden fazlasında problem yaşadığındaysa sağlığı bozulmuş olarak nitelendiriyoruz. Biyolojik alanda problemler yaşandığında başvurulacak adres o alanda uzman olan tıp doktorlarıdır. Psiko-sosyal alanlarda yaşanılan problemler olduğunda başvurulacak adresler ise yine alanlarında uzman olan psikolog ve psikiyatristlerdir.
Psikolog ve/veya psikiyatri uzmanlarına başvurma konusunda ülkemiz insanlarında bulunan tabular yavaş yavaş yıkılmakla birlikte, hala bazı konularda kafa karışıklığı, bilgisizliğe bağlı kaygılar olabiliyor. Bunların başındaysa psikolojik problemler yaşayan kişilerin ilaç kullanmalarına yönelik tutum ve davranışları geliyor.
Bu konuda ele alınması gereken iki hatalı danışan grubu var: Birincisi, doktor tarafından önerilen ilaçlarını içmeyi reddeden danışan grubu. İkincisi ise doktora hiç gitmeden kendi kendine ilaç içmeye başlayan danışan grubu. Her ikisi de sağlık açısından farklı sorunları beraberinde getiriyor.
İlk grup, yani doktorun önerdiği ilacı içmeyi reddeden grup çoğunlukla yanlış veya eksik bilgilendirme nedeniyle ilaçlardan uzak durmayı tercih ediyor. Bana gelen ve doktorunun yazdığı ilacı içmeyi reddeden danışanlarıma sebep sorduğumda, ilaç hakkında duydukları korkutucu bilgileri paylaşıyorlar. Bu konuyu doktorlarına sormak konusunda da direnç gösterenler oluyor. Bazıları, bir iki kere ilacı içtikten sonra hiçbir fayda görmedikleri için bıraktıklarını dile getiriyorlar. Oysa psikiyatri ilaçlarının çoğu faydalı etkiyi ancak 2-3 hafta düzenli kullanımdan sonra gösteriyor. Bu bilgiyi bilmeyen ya da inanmayan danışanlarsa faydasız oldu diyerek bırakmayı tercih ediyor. İlaca bağımlı olacağından ve bir daha asla bırakamayacağından endişe edenlerin sayısı da oldukça yüksek. Diğer insanlar tarafından yaftalanmaktan korkarak ilacı reddedenler de var.
İhtiyacı olduğu halde psikiyatrik ilaçları kullanmamak, kişinin sosyal ve iş yaşantısını oldukça olumsuz etkileyeceği gibi duygusal dünyasındavar olan problemleri yaşamaya devam edecektir. Örneğin, şiddetli seviyede depresyon yaşamakta olan kişiler ilaç içmedikleri taktirde hayattan tamamen kopabilir, işlevselliğini yitirebilir ve kendine zarar verme düşünceleri giderek daha sık aklına gelmeye başlayabilir. Şiddetli depresyonun yanı sıra, aşırı dürtüsellik, evden çıkamayacak derecede huzursuzluk ve kaygı, olmayan ses ve nesneleri var sanıp ona göre davranma gibi kişinin gündelik işleyişini fazlasıyla sekteye uğratan kimi psikolojik problemlerde ilaç içilmesi oldukça faydalı olacaktır. İlaçlarınız hakkında kafanızı karıştıran sorular olduğunda internetten bakarak ya da tanıdıklarınıza sorarak değil doktorunuzla konuşarak bu duruma açıklık getirmeniz içinizi rahatlatacaktır. Doktorunuza sorabileceğiniz sorular arasında şunlar sayılabilir: Bu ilaç hangi problemime iyi gelecek? Bu ilacı içerken ne kadar sürede etkisini görmeyi beklemeliyim? Bu ilacı içerken ne gibi rahatsız edici etkiler beklemeliyim? Bu rahatsız edici etkiler ne kadar sürebilir? Doktorunuz size bu bilgileri açıkladıktan sonra farklı kaynaklardan farklı bilgiler alıp kafanızı karıştırmayın.
İkinci grup hatalı danışanlar ise doktora hiç gitmeden kendi kendine ilaç içmeye başlayanlar. Bu davranış da en az ilk gruptaki kadar ve hatta bazen daha fazla zarar verir. Çünkü her ilaçta olduğu gibi psikiyatri ilaçları da her bünyede, her yaşta farklılık gösterebilir. Bazı ilaçlar bazı insanların bünyelerine zarar verecek nitelikte olabilir. Bazı ilaçların kimi bünyelerde hiçbir faydalı etkisi olmayabilir. Bunları size söyleyebilecek tek kişi uzman doktordur. Pek çok danışanımdan duyduğum şey etraflarında kendileriyle aynı sorunu yaşayan kişiler olduğu ve onların içtiği ilaçları eczaneden gidip kendi kendilerine içmeye başladıkları. Maalesef ülkemizde pek çok ilaç reçetesiz alınabildiği için insanlar doktora değil eşe dosta danışarak eczaneden sorgusuz sualsiz alabiliyorlar. Ancak ilaçların dozları, içilme sıklığı, içilme şekli konusunda kafalarına göre bir yol izledikleri için fayda beklerken daha sıkıntılı durumlara düşebiliyorlar. Psikiyatri ilaçları, genellikle başlangıçta az dozda başlanıp sonra doktor önerisiyle yavaş yavaş artırılan ilaçlardır. Birdenbire arkadaşının içtiği yüksek dozdan ilaca başlayan kişinin bünyesi olduka etkilenecektir. Uyku, dikkat, duygulanım gibi sıkıntıya düşebilecektir. Üstelik aynısından onda da var dedikleri problemlerin ne kadar örtüştüğü de soru işareti kalan kısımlardan biri. Benzer şikayetlerde bulunan iki farklı kişide birbirinden farklı yollarla tedavie dilmesi gereken problemler olması çok muhtemel bir durum. Kendi kendine ilaç içmeye başladığını dile getiren danışanlarımın bazılarının ilaç içmeye ihtiyaç duymayacak problemler yaşadığını görüyorum. Bazılarınınsa gerçekten ilaç gerektirecek siddette problemler yaşadığını gözlemleyerek onları psikiyatri uzmanına gitmeleri konusunda yönlenidirmeye çalışıyorum. Ancak iki durumda da (korkudan ya da farklı sebeplerle) önerilere kulak tıkayan danışanlar oldukça fazla. Bu da iyileşme sürecini uzatıyor, engelliyor ya da yarıda kesiyor.
Sadece psikoterapiyle çözülebilecek psikolojik problemler olduğu gibi (fobiler, öz güven eksikliği, çift problemleri, sınav kaygısı, cinsel işlev bozuklukları… vb) sadece ilaç tedavisi alarak takip edilebilen hastalıklar da vardır (psikotik bozukluklar, şiddetli depresyon, bipolar bozukluk… vb). Kimi problemlerde ise psikoterapi ve ilacın beraber kullanılması faydalı olabilir (OKB, panik atak, hafif depresyon, öfke problemi..m vb). Size en uygun çözümü bulabilmek için konusunda uzman bir psikolog veya psikiyatriste başvurmanız önemlidir.
Uzm. Psikolog Başak DALDA KİLECİ